Abstract
One of the potential negative effects of anxiety in intensive care units is unsuccessful weaning trials. In patients who are clinically suitable for weaning, although there are no underlying respiratory pathology symptoms, like dyspnea, tachypnea, tachycardia, and sweating can be observed due to anxiety. Therefore, unsuccessful weaning trials and prolonged intubation can form a vicious cycle. We want to share our experience of unsuccessful weaning trials in a patient who had been extubated successfully under sedation afterwards. We admitted a 44-year-old male patient with the diagnosis of community-acquired pneumonia and related type 1 respiratory insufficiency. In his personal history, he had a renal transplantation from a living donor in April 2010 and was using immunosuppressive treatment. The patient had been intubated, and mechanical ventilatory support began on admission. In the following days, upon observing regression of infiltrations in x-ray and laboratory parameters, increase in compliance, hemodynamic stability, and increase in consciousness and muscle strength, sedation was ceased, and he was extubated. After 1 hour of successful spontaneous respiration, we observed dyspnea, tachypnea, excess sweating, agitation, and a decline in oxygen saturation, and we reintubated the patient. On being unsuccessful in our second extubation attempt, after 10 hours of spontaneous breathing, we reconsidered the patient’s clinical status. We agreed on giving psychological support to the patient, besides medical care. We explained all of the steps of his treatment and medical procedures. With the help of reading cards, we communicated with him and calmed him down and made him feel safe. This time, we continued midazolam infusion at a rate of 2 mg/hour and successfully extubated him. After extubation, we did not interrupt the midazolam infusion for 24 hours. After completing his treatment, we discharged the patient. The most important potential negative effect of anxiety in intensive care units is increased oxygen consumption and decreased benefit of mechanical ventilation. This leads to prolonged intubation and unsuccessful weaning trials. We also experienced unsuccessful weaning trials in our patient due to anxiety, although clinically, he was ready for extubation. As anxiety was clinically present, just like respiratory insufficiency, we could not be aware of it at the very beginning. We observed that giving psychological support, besides medical care, increases weaning success.
(Yoğun Bakım Derg 2014; 5: 43-6)
Yoğun bakım ünitelerinde anksiyetenin potansiyel negatif etkilerinden biri de mekanik ventilatörden ayrılma sürecinin zorlaşmasıdır. Klinik olarak mekanik ventilatörden ayrılma için hazır olan hastalarda altta yatan solunumsal bir hastalık olmadığı halde, ekstübasyon sonrası dispne, takipne, taşikardi, terleme gibi anksiyeteye bağlı bulgular görülebilmektedir. Bu nedenle, tekrarlayan başarısız mekanik ventilatörden ayrılma denemeleri ile uzamış entübasyon süreleri arasında kısır döngü oluşur. Yoğun bakım ünitemizde anksiyeteye bağlı tekrarlayan mekanik ventilatörden ayrılma süreçleri sonrası sedasyon altında ekstübe olan olgumuz ile ilgili tecrübelerimizi paylaşacağız. Nisan 2010’da canlı vericiden renal transplantasyon öyküsü olan ve immünsupresif tedavi alan 44 yaşında erkek hasta toplum kökenli pnömoni ve buna bağlı tip 1 solunum yetmezliği tanıları ile yoğun bakım ünitemize yatırıldı. Hasta entübe edilerek mekanik ventilasyon desteğine başlandı. İzlemde akciğer grafilerinde infiltrasyonda azalma ve laboratuvar değerlerinde klinik düzelme, kompliyansında artma, hemodinamik olarak da stabil hale gelmesi ve bilincinin açık, kas gücünün tam, sesli uyaran ve emirlere yanıtının tam olması üzerine sedasyonu kesilerek ekstübasyon denendi. Ekstübasyondan 1 saat sonra hastada dispne, takipne, aşırı terleme, ajitasyon gelişmesi ve oksijen satürasyonlarının düşmesi üzerine yeniden entübe edilerek mekanik ventilasyon desteğine devam edildi. Uygun şartlar altında yapılan 2. ekstübasyon denemesi de 10. saatte başarısızlıkla sonuçlanan hastanın klinik ve laboratuvar olarak mekanik ventilatörden ayrılmaya hazır olduğunu; ancak psikolojik olarak da sürece hazırlanması gerektiğini düşündük. Yeniden başlayan süreçte hastanın anksiyetesini gidermek için ek önlemler alınmalıydı. Hastanın kendisini ifade edebilmesi için okuma kartları ile sık sık iletişim kuruldu Kendisine uygulanan her türlü bakım ve tıbbı yöntem uygulaması anlatılarak yapıldı. Midazolam infüzyo-nuna 2 mg/saat dozundan devam edildi. Üçüncü weaning süreci başarı ile sonuçlanan hastanın midazolam infüzyonu 24 saat daha devam ettirildi ve tedavisinin tamamlanması ardından şifa ile taburcu edildi. Yoğun bakım ünitelerinde görülen anksiyetenin potansiyel olumsuz etkilerinden en önemlisi oksijen tüketiminde artış ve mekanik ventilatör faydalanımında azalmadır. Bu da uzamış entübasyon süreleri ve başarısız mekanik ventilatörden ayrılma süreçlerini beraberinde getirir. Biz de olgumuzda klinik olarak mekanik ventilatör desteğine ihtiyacı kalmamasına rağmen, anksiyeteye bağlı başarısız mekanik ventilatörden ayrılma denemeleri tecrübe ettik. Anksiyete klinikte solunum yetmezliği olarak ortaya çıkabildiğinden yaklaşımımızda yanıltıcı faktör oldu. Olgumuzda medikal tedavi yanı sıra psikolojik destek sağlandığında mekanik ventilatörden ayrılma sürecinde daha başarılı olduğumuzu gördük. (Yoğun Bakım Derg 2014; 5: 43-6)