Abstract
Invasive fungal infections present with a rising incidence and high morbidity and mortality rates. Among these infections are those due to moulds which draw particular attention per the diagnostic difficulties and higher mortality rates. While a relative decrease is observed in mortality rates regarding the use of prophylactic, empirical or preemptive antifungal regimens, there is a tendency of increase in antifungal resistance rates. Furthermore, due to increase in number of cases with immunosuppression, infections caused by rare and emerging moulds are now more frequently observed. Breakthrough infections, nosocomial infections, and infections due to risk factors other than immunosuppression are also a clinical concern.
Diagnosis of invasive mould infections requires a multidisciplinary approach with clinical, radiological, histopathological and microbiological data. However, nonspecificity of clinical signs and radiological findings and difficulties in differentiation of infection and colonization are major problems in patients with invasive mould infections in intensive care units. Limited availability of routine microbiology laboratories with adequate facilities in mycological diagnostics and problems in specificity and sensitivity of diagnostic tests for intensive care unit patients result in further difficulties in diagnosis of these infections.
In this review article, epidemiological data and microbiological diagnostic methods for invasive mould infections in intensive care units were reviewed per the published reports and the recommendations of current guidelines. Finally, antifungal resistance and clinical impact of resistance were discussed.
İnvazif fungal enfeksiyonlar günümüzde görülme sıklığı artan, morbidite ve mortalitesi yüksek enfeksiyonlardır. İnvazif küf enfeksiyonları ise hem tanısal zorlukları hem de yüksek mortalite oranları nedeniyle önem taşımaktadır. Antifungal ilaçların profilaktik, ampirik, preemptif kullanımları ile bu enfeksiyonlarda mortalite oranlarında göreceli bir düşüş gözlenebilirken, antifungal ilaçlara direnç oranlarında artış eğilimi dikkati çekmektedir. Öte yandan, immünsupresyonu olan olgulardaki artışla birlikte, daha önce enfeksiyon etkeni olarak tanımlanmamış veya nadir görülen küflerin enfeksiyonlarına da daha sık rastlanır hale gelinmiştir. Bunlara, tedavi altında gelişen (“breakthrough”), hastane kaynaklı ve immünsupresyon dışı risk faktörleri olan olgularda gelişen küf enfeksiyonları da eklenmiştir.
İnvazif küf enfeksiyonlarının tanısı; klinik, radyolojik, histopatolojik ve mikrobiyolojik bulgu bileşenleriyle ve çok disiplinli bir yaklaşım ile konur. Ancak, yoğun bakım ünitelerindeki hastalarda radyolojik ve klinik belirtilerin özgül olmaması ve enfeksiyonla kolonizasyonun ayırımı en büyük sorunlardır. Tanısal testlerin de yoğun bakım hastalarında duyarlılık ve özgüllük sorunlarının olabilmesi, tanıyı daha da güçleştirebilmektedir. Buna ek olarak, Mikoloji alanında yeterli olan rutin Mikrobiyoloji laboratuvarı sayısının sınırlı olması da önemli tanısal zorluklar yaratmaktadır.
Bu derlemede, yayımlanan rehberlerin ve güncel çalışmaların eşliğinde; yoğun bakım ünitelerindeki hastalarda gelişen invazif küf enfeksiyonlarıyla ilgili epidemiyolojik veriler gözden geçirilmiş, mikrobiyolojik tanı yöntemleri özetlenmiş, antifungal direncin güncel durumu ve klinik yansıması tartışılmıştır.